15 Şubat 2011 Salı

her hakkı mahfuzdur


Açık arttırmaya sunuyorum düşlerimi
Her hakkı mahfuzdur...

Teşhir malıdır bu düş
Kullanılamaz
yakından bakın ama dokunmayın
hayran kalın ama dokunmayın

koca,kirli ellerinizi
uzak tutun düşlerimden
tüm beyazlarım usandı
ellerinizi gizlemekten

bırakın bir tornacı küfrü olsun
ya da bir masal düşlerimin ülkesinde
bırakın şeytanla oyalansın istediğinde
ya da O’na ulaşsın vuslatı özlediğinde

yeter ki özgür bırakın
uzak tutun koca, kirli ellerinizi
Açık arttırmaya sunuyorum düşlerimi
Her hakkı mahfuzdur…

(m.s)önmez

5 Kasım 2010 Cuma

'yüksek topuklu şiir'



öyle sessizdi ki cadde

nefesin duyuluyordu karanlığın içinde.

Karşıdan görünüyordu kadın

yüksek topuklarının üzerinde.

Bir senin arzularına fahişeydi kadın.

Sana dokunmak ölüm hazzı veriyordu ıslak tenine.

İşte tam orda o bankın üzerinde

ter biriktirirken doğan güne diyordu kadın:

“lâl kalmalı dilin rahmimde “

Rönesans ilan edilmişti;

kadının jilet bezenmiş aşk iklimine

Coğrafi keşifleri yaşarken ülkelerinde

Pusulalarda kuzey dudaklarını gösterirdi her seferinde

Tenini bahşediyordu kadın gülümseyerek

Endülujans ismiyle…

Kışa çalıyordu mevsim

Alçak basınç indirimi uygulanırken kasıklarının ötelerinde

Söylesene günah kaç paraydı?

Altına imza atılmamış gayri resmi sevişmeler otelinde.



(m.s) 16.10.2008

11 Eylül 2010 Cumartesi

"gözlerine ferman"


Ayak bileklerinde doğuyor güneş

Ve son yıldız ölüyor ellerimde

Görülmüştür!

Siluetin vuruyor tuale

Huzura dönüyor manzaram

Çizilmiştir!

Gökyüzünü avuçluyor ellerin

Mısralar dökülüyor parmaklarından

Yazılmıştır!

Nefesin ayalanır tenimde

İçerime düşer can yüzün

Tadılmıştır!

Dudaklarında yanarken şiirler

Secde eder türküler sesine

Duyulmuştur!

Cehennemle yüzleşirken adın

Gözlerinin hududur "araf"

Geçilmiştir!

Mahşer yangınına benzerken eylül

Bir bayram sabahında geldi yar

İyiki ölünmüştür!!!



eylül 2010

29 Ağustos 2010 Pazar


İstanbul burasıysa gözlerin neresi?
O hatun kulenin gözleri olsa
Sana ağladığım gibi güzel ağlar mıydı



Bu lanet şehirde olmadığını bile bile
Hani o elbisemi giydim
Sen varmışsın gibi…
Gözlerim aradı o kalabalıkta seni…
Canım kahve çekti
Sen yoktun içemedim
Ben nefesine değene kadar bırakma demiştim ya o meleti
Gelince karşılıklı içeriz
Belki yokluğunu ayalar yürekten diye
çok derin çektim
İçin kadar derin
Kimseye söyleme ama ağladım
Yokluğuna ağladım
Seni özledim ağladım
Duysana sevgili
İstanbul burasıysa gözlerin neresi

Yokluğuna sımsıkı sarıldı kollarım
Yokluğunun gözlerinde bile öylece kalakaldım
Yokluğunla bi kaç kelam ettim
Yokluğunun nefesine dokundu dudaklarım
Yoktun
Yoksun bıraktın
Yoksun sevgili
İstanbul burasıysa gözlerin neresi





Burası çok karanlık
Sen yoksun
Biri bu şehrin ışıklarını kapamış
Ya kaldırsınlar şartelleri
En iyisi sen gel bu şehre
Ay-dın-lan-sın
Dedim ya karanlık
Bilirsin nasıl korkarım
Söylesene sevgili
İstanbul burasıysa gözlerin neresi




Tarih ekimin yedisini gösterirken
Sesin geliyor ötelerden
İyiki doğdun sevgilim diyorsun ya
Doğuyorum gülüşünden
İyiki sen de varsın yar
Mucizem
huzurum
Kıymetlim
Sevgilim
İyiki sen de varsın
Şimdi ben söylüyorum
İstanbul burasıysa
Gözlerin araf’ım sevgili…





07.10.2008

14 Ağustos 2010 Cumartesi

"korkma"



onca yaradan sonra zamanın sunduğu bir armağan olmalı bu ses
hani kurak bir iklime düşen ilk su damlası gülüşün..
içimi yıkıyorum seninle
“a-r-ı-n-ı-y-o-r-u-m”
olmadığın anların hepsi için bi kalem kırıyorum.
Aklıyorum kendimi seninle sen esarete boğduğum her günün BERAATİSİN..
biliyorsun!
Kor-ku-yo-rum
Kor-ku-yor-sun
Korkma!
Dedim ya “masal gülüşlüm” sesine nefes olmaya geldim,
sen de açılan her yaraya nefes sürmeye sessizce
Korkma!!!
Sen yüzünü çevirmedikçe yüzüme
Susturmadıkça sesimi içinde
Gülüşüne geldim..
İnadına varolmaya
Yok olduğun her güne
Korkma !!!
16.08.2008

2 Ağustos 2010 Pazartesi

"günah"


Nefessiz şevişmeler boşluğundan
sesleniyorum sana…
Hangi ten kokunu unutturur
Tüm dokunuşlar zina tadında
Ateşi göze alırcasına…


“Araf”ın en yalnız yerinden
sesleniyorum sana…
Yüzün kadar gerçek
“biz” kadar gerçek bir yalnızlıktan
Hadi doldur şarjörünü silahın
Gözlerinin kurşunuyla.
Raks eylerim nefesinle
Pervasız kayboluşlarda…


Şah damarımdan süzülen kanın renginden
sesleniyorum sana…
İntihar gözlerinin ardında
Ölüm orgazmı tadıyor azrailin altında.
Hayat şaha kalkmakta…



Teninin en kuytusundan
sesleniyorum sana…
Ayak bileklerin dudaklarımı yakmakta.
Düşler alabildiğine fahişeyken
Gözgöze gelmek imkansız
Gecenin örttüğü dokunuşlarda….

24 Temmuz 2010 Cumartesi

"revan"

vuslatın siyahına and olsun
özledim...

çek elini nefesimden
ölüm ıslık çalıyor ötelerden
gitmek var kırlangıçların kanadıyla
etme gel tut kanadımdan
özledim..

çek elini sesimden
şirret bir fahişe basıyor çığlığını kusarak
teninin en kuytularında jilet parçaları
daha yükseliyor sesi
daha
daha
revan kan
her yer maviye dönüyor
etme gel tuz ol kuytularıma
özledim...

çek elini bakışlarımdan
sokağın başında bir adam
salyangoz satıyor utanarak
yüzü mahkum, elleri tutsak
avazı yırtılıyor
ar denilen duygu yasak
etme gel utanmıyorum artık
özledim..

çek elini düşlerimden
beyaza bezenmiş saçlar
vuslata daha yakın zamanlar
yarım bir nefes
sedasız bir ses
yorgun bakışlar
ve sen..
etme gel sûkut-u yâr
özledim...

vuslatın beyazına and olsun
çekme ellerini ellerimden..
özledim..